Karbon salımları sanayi devrimininden bugune kadar hızla yukseldi. Bildiğiniz üzere atmosferdeki karbon guneş ışınlarını tutucu bir özelliğe sahip. Dünyaya gelen güneş ışınları dünyaya çarptıktan sonra atmosfere tekrar geri döner fakat atmosferdeki karbona çarptıgığında dünyadan cıkan enerjide azalma olur. Bu da dünyanın ısısını artırır. Sanayi devrimin bugune kadar artan karbonlar yaklaşık bir bucuk derece kadar dünyanın ısınını artırmıştır.
Dünyanın şimdiki hedefi karbon salımları 2030 yılında tepe yaparak daha sonra her geçen gün salımları azaltarak en fazla sanayi devrimi öncesine göre 2 derece yukarıda kalmaktır. Bu karbon salımlarının yüzde 40 yakın bir kısmı binalar tarafından gerçekleşmektedir. Bunu azaltmamız gerekmektedir. Yeşil Bina kavramı da bunu amaçlamaktadır.
Amerika ve Avrupa kıtasında buna yönelik ciddi adımlar atılmaya 1990 yılların başında başlamıştır.
Yeşil binalar daha az enerji kullanarak karbon salımlarını azaltır. Enerjinin bir kısmını yenilenebilir kaynaktan alarak hem keseye uygun olur. Aynı şekilde su kullanımını da yuzde kırklar seviyesinde aşağıya çeker. Yağmur suyundan en etkin şekilde yararlanır. Çevre dostu malzemeler kullanarak atıkları düşürür.İnsaat aşamasındaki atıklar için de planı vardır. Sadece doğayla uyumlu değil insan için de uyumlu projeler tasarlanır. Gün ışığının bina içerisine etkin bir şekilde girmesini sağlayarak sirkadiyen ritmi düzenler. İç ortam hava kalitesini belirli bir standardın üzerinde tutmayı amaçlar. İlk kurulum maliyetini yeşil bir binaya göre çok artırmadan yukarıda saydığım avantajları yapabilir.
Sonuç olarak hem dünya dostu hem insan dostu binalar olur. Bu sayede konforumuzdan ödün vermeden iklim krizi ile mücadele edebilme şansımız vardır. Yukarıda bahsettiğim gibi karbon salımlarının yuzde kırkından binalar sorumlu olduğundan yeşil binalar olmadan iklim krizi çözülemez.
Comments